Searching...
Cuma, Mart 15, 2013

SILA-İ RAHİM (AKRABA ZİYARETİ)

                                       
                                    SILA-İ RAHİM (AKRABA ZİYARETİ)
Sıla-i rahim; akraba ve yakınları ziyaret etmek, hal ve hatırlarını sormak, gönüllerini almak, dar günlerinde yanlarında bulunmak ve akrabalara kavuşmak gibi manalara geldiği gibi şefkat, merhamet, yardımlaşma, görüşme ve ziyaret gibi değişik manalara da gelir...
Sıla-i rahim; akraba ve yakınları ziyaret etmek, hal ve hatırlarını sormak, gönüllerini almak, dar günlerinde yanlarında bulunmak ve akrabalara kavuşmak gibi manalara geldiği gibi şefkat, merhamet, yardımlaşma, görüşme ve ziyaret gibi değişik manalara da gelir.

İslam, insanlar arası ilişkilere büyük önem vermiştir. Özellikle sıla-i rahim olarak en yakınlardan başlayarak anne ve babanın yanı sıra diğer akrabaların da ziyaret edilip gözetilmesini dertlerine ve sevinçlerine ortak olunmasını emretmiştir.

Halit bin Zeyd (Ebu Eyyub el-Ensari) hazretlerinden rivayet edildiğine göre bir adam Hz. Peygamber`e gelerek: "-Ya Resulellah; beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?" dedi... Resulüllah (s.a.v), şu cevabı verdi:

"Allah`a ibadet eder ve O`na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahim edersin" (Buhari, Zekât, 1).

Peygamberimiz (s.a.v)in bu kadar önemle üzerinde durduğu ve yapıldığı zaman Müslümanların Cennete girmelerine vesile olacağını haber verdiği sıla-i rahim; dinimizde gerek aile ve gerek toplum ıslahında büyük bir önem arz etmektedir. Gerek ayetlerde ve gerek hadis-i şeriflerde, bunun, namaz, zekât gibi farz ibadetlerden hemen sonra zikredilmesi, önemini daha belirgin bir şekilde göstermektedir. Âlimlerin cumhuru, sıla-i rahimde bulunmanın vacip olduğu görüşündedirler. Bunun, terk edilmesi, yani akraba ve yakınlarla olan ilgi ve alakanın kesilmesini, büyük günah saymışlardır.

İşte bununla ilgili bazı ayet-i kerimeler:

"Allah`tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının" (Nisâ, I)

"Onlar ki Allah`ın gözetilmesini emrettiği hakları gözetirler (akrabalık bağlarını devam ettirip iyilikte bulunurlar); Rablerine saygı beslerler ve kötü hesaptan korkarlar...";

Fakat Allah`ın tevhit akidesini kabullendikten sonra onu bozanlar ve Allah`ın bağlanmasını emrettiği bağları koparanlar (akrabalık bağlarını kesenler) ve yeryüzünü fesada verenler var ya; işte bunlar, lânet onlara ve yurdun kötüsü Cehennem de onlara" (Ra`d: 21, 25).

Ayet ve hadislerde geçen "rahim" (akraba) sözünün hangi derecede akrabaları içine aldığı hususunda farklı görüşler vardır. Bazılarına göre kendileriyle evlenilmesi haram olanlar; bazılarına göre vârisler akraba sayılır. Bazı âlimler de, mahrem olsun olmasın, kişinin bütün yakınları akraba (rahim)dır demişlerdir. Bu son görüş, toplumsal yardımlaşma bakımından daha kapsamlıdır.

Sıla-i rahmin birkaç derecesi vardır. En aşağı derecesi akrabalarımıza karşı tatlı sözlü, güler yüzlü olmak; karşılaştığımızda selâmlaşmayı, hal hatır sormayı ihmâl etmemek; daima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir.

İkinci derece de ziyaretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak işleri varsa onları takip etmek kendilerini sevindirecektir.

Üçüncüsü ve en önemlisi: akrabalara malî yardımda bulunmak ve zor anlarda yanlarında bulunup destek olmaktır. Bu yardımlar herkesten beklenemez. Hasta ve yatalak bir kişiden akrabasını ziyaret etmesini istemek anlamsızdır. Fakir birisinden de başkalarına mali yardımda bulunmasını beklemek de yanlıştır. Ancak zengin, hali vakti yerinde olan birinin, sadece ziyaret ve hal-hatır sormakla bu görevi yerine getirebileceği de söylenemez. Böyle zengin birisi için sıla-i rahim, yoksul akrabalarına elinden geldiğince malî destekte bulunarak onları görüp gözetmesidir. Bu destek ödünç para vermekle olabileceği gibi; karşılıksız mali yardımlar şeklinde de olabilir.

Şu halde, yakınları görüp gözetmek deyince, yukarıda belirtilen üç derecedeki yardımdan hangisine güç yetiniyorsa, onun yapılması anlaşılmalıdır. Bir Müslüman’ın yapabileceği görevi yapmaması bu konuda onu mesul tutar. Yukarıdaki ayet-i kerimede, Allah’u Teâlâ`nın bu görevi yerine getirmeyenlere yönelttiği lânet unutulmamalıdır.

Hz. Peygamber (s.a.v) de birçok hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

Her cuma gecesi insanoğlunun amelleri Allah`a arz olunur: Yalnız sıla-i rahimde bulunmayanların amelleri kabul olunmaz" (Ahmet b. Hanbel, Müsned)

"Allah`a ve ahiret gününe iman eden kimse akrabasını görüp gözetsin" (Buhari ve Müslim)

"Sıla-i rahim, Arş`ta asılı durmaktadır. Ve der ki: "-Beni gözeteni Allah gözetsin; beni terk edeni Allah terk etsin” (Müslim)

"Akrabalık bağlarını kesip koparan kimse Cennete giremez" (Buhari)

"Her kim rızkının bol olmasını ve ecelinin gecikmesini istiyorsa akrabasını görüp gözetsin" (Buhari)

"Ey insanlar, birbirinize selâm verin, sıla-i rahmi görüp gözetin, yemeği yedirin! Geceleyin insanlar uyurken namaz kılın ki, selâmetle Cennete giresiniz" (Tirmizi)

"Yoksula yapılan sadaka bir sadakadır. Bu sadaka akrabaya yapılmışsa iki sadaka demektir. Biri sadaka, diğeri sıla-i rahimdir ki bu da ayrı bir sadaka sayılır." (Tirmizi).

Şu halde, akrabalarımızdan, özellikle hala, teyze, amca, dayı, gibi yakınlarımız aileden sayılır. Onları kendi yakınlarımız bilerek davranışlarımızı ayarlamakta büyük faydalar vardır. Resulüllah (s.a.v): "Teyze, anne yerindedir" (Tirmizi) buyuruyor. Amca da baba yerindedir. Bu kadar yakın olan kişilere karşı yerine getirilmesi gereken bazı ahlâkî görevlerin bulunması tabiidir. Bu görevler arasında ziyaretlere özel bir yer ayırmamız gerekir. Aşağıda anlatacağımız genel ziyaret kurallarına uyarak yakınları, başta bayram günleri olmak üzere, zaman zaman ziyaret etmek, mümkünse hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Yapılan ziyaretleri iade ederek bunu meleke haline getirmek gerekir. Sizin ziyaretinize gelene gitmemeniz aranızdaki bağların daha çabuk kopmasına sebep olur.

Ziyaretler akrabalar arasındaki sevgi bağlarını güçlendirir. Dargınlıkları sona erdirir. Sevinç ve üzüntülerin karşılıklı paylaşılmasına, sıkıntılara birlikte çareler aranmasına vesile olur. Özellikle yaşlılar, toplumda yalnız kalmadıkları, çevrelerinde kendilerini seven, arayıp soran insanların bulunduğu inancı ile son yıllarını huzur ve mutluluk içinde geçirirler.

Sıla-i rahim konusunda dikkat edilecek hususlardan biri de: yapılan iyilikler, herhangi bir karşılık bekleyerek yapılmamalıdır. Sadece görüp gözeten yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunmak değil, ihmal edip unutan, akrabalık bağlarını koparanlara karşı da bu görev yerine getirilmelidir. Bununla ilgili de Hz. Peygamber (s.a.v), şöyle buyuruyor:

"İyiliğe sadece benzeriyle karşılık veren kişi, tam anlamıyla sılayı görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir" (Buhari).

İyilik her durumda düşünülmeli ve yapılmalıdır. Yoksul ve güçsüz iken iyilik ve yardımdan söz edip, zengin ve güçlü duruma yükselince başka türlü davranmak, fesat ve ahlâksızlıktan başka bir şey değildir. Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Demek idareyi ve hâkimiyeti ele alırsanız hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarını bile parçalayıp keseceksiniz öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah kendilerini rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör eylemiştir.” (Muhammed: 22-23)

Sıla-i rahmi hakkıyla görüp gözetenlerden olmanız dileğiyle Allah’a emanet olunuz.

0 yorum:

Yorum Gönder

tekbirhaber.com. Blogger tarafından desteklenmektedir.
 
Back to top!